BESMELE
Bişrî Hâfî yol kesici
bir
kimse olup yanında bir takım güzel sesli hafızları gezdirirmiş. Gittiği
şehirlerde o hafızlara Kur'an-ı Kerim okutur ve bütün insanları bir
yere toplarmış. İnsanlar Kur'an dinlemek için toplandığı ve herkesin
aşk ve şevkle dinlemeye başladığı sırada, kendisi kalkıp şehirden
dışarıya çıkar ve tenhada yakaladığı kimseleri soyarmış.
Bir
gün yol
üzerinde ve toz toprak içinde bir kâğıt bulur. Bakar ki kağıtta
«Besmele-i Şerif» yazılıdır. Hemen alır, tozlarını temizler ve bir
miktar da güzel kokular sürerek yüksekçe bir duvarın üzerine koyar.
O
diyarda
zühd ve takvası ile meşhur olan bir zat, o gece rüyasında üç defa Hak
Celle ve Âlâ Hazretlerini görür ve Hak Teâlâ Hazretleri O'na hitaben:
- Ey
kulum!
Bişri Hâfî'ye git. O bizim ismimizi tazîmen kaldırdı, biz de O'nun
ismini kaldırdık. O bizim ismimizi aziz etti, biz de O'nun ismini aziz
ettik. O bizim ismimizi güzelleştirdi, biz de O'nun ismini güzel
kıldık, böylece kendisine söyle, haberi olsun, buyurulur.
O
zâhid de
hemen Bişri Hâfî'nin evine giderek kapıyı çalar. Kapıyı bir cariye açar
ve ne istediğini sorar. O da cariyeye şöyle sual eder:
- Bu
evin
sahibi, köle midir, âzadlı mıdır?
-
Âzadlıdır.
-
Âzadlı
böyle mi olur?
Sonra
cariye
içeriye gider ve olanları haber verir. Bişri Hâfî de hemen yalın ayak
ve başı açık olarak kapıya gelir ve:
- Ya
Şeyh!
Cariye hata etmiş. Bu evin sahibi, bütün insanların en âsi ve günahkâr
olanıdır, der.
Bunun
üzerine zâhid, rüyasını anlatır. O anda Bişri Hâfî'nin kalbine hidayet
ve inayet yetişerek, şevk ve muhabbet dolar. Tam bir ihlas ile tevbe
eder ve derhal mürşid aramaya çıkar. Çıkarken cariyesi:
- Ey
efendi,
biraz dur da başlığını getireyim.
-
Hayır
duramam. Zira Cenabı Hak, beni böylece davet etmiş, der ve öylece yola
düşer. Ve nihayet bir mürşid-i kâmile bağlanarak, evliyanın büyükleri
arasına katılır.
Tebsıra-i
Evliya isimli kitabta pek çok kerametleri anlatılmıştır. Onlardan
birisi de şudur:
Seyahati
zamanında bir gemide giderken, gemi içinde büyük hâcegân ve
tüccarlardan çok kimse olup, birisinin kıymetli bir mücevheri kaybolur.
İçlerinde Bişri Hâfî'den başka eski elbiseli kimse olmadığından, O'nun
aldığını ümid ederler. Ve sana daha güzel elbiseler vereceğiz diye
soyup aramaya başladıkları zaman, Bişri Hâfî Hazretleri geminin
kenarına gelerek: «Ey balıklar bir cevher getirin.» diye çağırır. Hemen
bir çok balık ağızlarında cevherler olmak üzere geminin yanına
gelirler.
Daha
sonra
hâcelere hitaben:
-
Kaybolan
cevheriniz kadar bunlardan alın, der. Onlar da bu hali görür ve
cevherleri alarak, kendisinden özür dilerler.
Birisi
de
şudur:
Bişri
Hâfî'nin dünyadan irtihaline kadar, ayaklarına pislik bulaşmasın diye,
Bağdad'da hiç bir hayvan sokaklara bevl etmemiştir. Bir gün bir
sipahinin atı bevl ettiği zaman, halk feryad ederek «Bişri Hâfî ya
şehirden gitmiştir veya vefat etmiştir.» dediler. Evlerine gidip
baktıkları zaman, hakikaten o irtihal etmişti.